Coğrafya

KARAÇAY MALKAR COGRAFYASI

------------------------------------------------------------------------------

Kuzey Kafkasya'nın Yukarı Kuban Irmağı ile Elbruz dağları arasında kalan bölgede, diğer Türk boyları gibi uzun sûre göçebe olarak yaşadılar. Daha sonra Moğol istilası yüzündeTaberdaIrmağı'nın

Kuban'a döküldüğü'Karaçay'denilen bölgeyeyerleştiler.Onlar merkezi Kafkasya’nın dağ boğazları ve dağ eteklerinde; Kuban, Zelençuk, Malk, Çegem, Çerek nehirlerinin ve bu nehirlerin kollarının kapladığı ovalarda yaşamaktadırlar. Karaçay Malkar topraklarında "Beşbinlikler" diye bilinen zirveler vardır. Kafkasya'nın en yüksek dağları olan Mingitav, Dıh-tav, Koştan-tav, Kulça bunlardan sadece birkaçıdır. Aynı zamanda; Azav, Terskol, İtkol, Çeget vs. buzulları ve buzulkar alanları bu bölgede yer almaktadır. Karaçay Malkar toprakları dağlık bölgeleri, ormanları, verimli vadileri ve Alp çayırları ile zengindir.

 

            13 ile 15'incı yüzyıllar arasında meydana gelen Kabardey yayılışına kadar, Karaçaylar, Kafkas Sıradağlarının kuzey kesiminde geniş bir sahada yaşıyordu. Terek, Çerek, Baksan ve Malka vadileri ile Kuban ve Kuma ırmaklarının yukarı ve orta mecraları ile bu nehirlere akan çaylar üzerinde yaşayan Karaçaylar. büyük at, koyun ve sığır sürüleri için, güneydeki Elbruz yaylaları ile kuzeydeki düzlükleri kışlak ve yaylak olarak kullanıyordu.    Başlangıçtan itibaren tek bir topluluk olarak yaşayan Karaçay ve Balkarlar, 15'inci yüzyıl öncesinde, Kabardeylerin baskısı altında ikiye ayrıldılar. Balkarlar, Kafkasya'nın Dıh-Dağ ve Koştan-Dağ gibi yüksek zirvelerine doğru sıkıştırılıp, sert ve kayalık dağ boğazların akapatıldıktansonra,uzun sûre direnen Karaçaylar da, son anda Kabardey hakimiyetine girdi.

          15'inci yüzyıldan İtibaren, Kafkasların kuzeyindeki hakimiyeti elinde tutan Kırım'ın Osmanlı himayesine girmesiyle, Karaçayların da içinde bulunduğu bölge fiilen Osmanlı Devleti'ne intikal etti. 1812 yılına kadar Osmanlı Devleti ne bağlı kalan Karaçaylar, İslamiyet'in bölgede yayılması üzerine 16'inci asırda göçebeliği bırakarak, yerleşik düzene geçtiler

18'inci yüzyıl sonlarından İtibaren Ruslar, Kafkasya'yı ele geçirmek için baskılarını artırdı. Bunun üzerine 1790'da Battal Paşa komutasındaki 30 bin kişilik bir Osmanlı ordusu, Kırım yakınlarındaki Anapa'dan Kabardey'e doğru yola çıktı. Bu sırada Karaçay Türkleri de Battal Paşa kuvvetlerim destekliyordu. 27 Eylül 1790'da Battal Paşa ve ordusu, Tohtamış Irmağı yakınlarında Rus ordusuna yenildi ve Rusları Kafkaslardan uzaklaştırmaya dönük bu hareket Sonuçsuz  kaldı.

Bununla birlikte, Kafkas toplulukları ile Rusya arasında 1804'te meydana gelen Çegem Savaşında, Karaçay Türkleri ön safta çarpıştılar. 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1S12'de yapılan Belgrad Anlaşmasıyla Kuban Nehri sınır kabul edilince, Karaçay bölgesi Rusların eline geçti.

            Ruslar, bu tarihten sonra Karaçaylar üzerindeki baskılarını şiddetlendirdi ve 1822'de, Karaçaylar'ın Rus tabiiyetinde olduğunu ilan etti.Bu durumu kabullenmeyen Karaçaylar, isyan ederek 1828'de saldırıya geçtiler. Ancak, kendi içlerindeki bazı prenslerin de ihaneti yüzünden yenilerek teslim oldular. Kafkaslarda Ruslara karşı 1032'derı itibaren başlayan ve Şeyh Şamil'le zirveye ulaşan direniş sırasında, Karaçaylar da Ruslara karşı mücadele halindeydi.

Karaçay Türkleri, Ruslara karşı 1835-1837, 1345-1346 ve 1853-1855'te ciddi şekilde isyan ettiler Kadı Muhammed Hubiy önderliğindeki son isyan, Ruslar tarafından kanlı bir biçimde güçlükle bastırıldı. Ruslar bundan sonra, Karaçay Türklerini kontrol allında tutabilmek amacıyla, Kafkaslar'ın vadi Cinslerinde kaleler inşa ettiler. Bu kalelerden bazı kalıntılar Taşköpür (köpür-köprü) ve Kıngırköpür yakınlarında, Kuban Nehri kıyısında bulunmaktadır

            1864'te Kafkaslar'a tamamen hakim olan Ruslar, her Kafkas kabilesine özel bir idare sistemi kurdular. Bu sırada Karaçay-Balkar (Malkar) Türkleri de ikiye bölündü. Kuban nehrinin yukarı kısmında yaşayan Karaçaylar Kuban Eyaleti'ne; Orusbiy, Çegem, Molam. Malkar ve Bızıngı'da yaşayanlar da Terek Eyaleti'ne bağlandı.

            Öte yandan Ruslar diğer Kafkas topluluklarına yaptıkları gibi, Karaçayların da Osmanlı topraklarına göç etmesini istiyordu. Buna karşı koyan Karaçaylar 1873'te yeniden ayaklandı. Fakat bu isyan da bastırıldı. Bu arada, bazı Rus yanlısı prens ve asilzadeler, Karaçay topraklarının çoğunluğunu ele geçirmişlerdi. Sosyal yapıdaki bu çatışmalardan rahatsız olan bazı zengin afişler ve artık kaybedecek hiçbir şeyleri kalmayan topraksız köylüler 1885 yılında Osmanlı topraklarına göç ettiler.

Karaçaylar, bu göçler ve Ruslarla yapılan savaşlar yüzünden büyük nüfus kaybına uğramalarına rağmen 1905 ihtilalinden faydalanarak, kaybettikleri toprakları geri alma teşebbüsünde bulundular Ancak başarılı olamadılar 1905'te bir bölüm Karaçay daha Osmanlı topraklarına göç etti. 1912'de Karaçay-Balkar bölgesi Ruslar tarafından işgal edildi.

Komünist Devrimden sonra, 1918'de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti içinde yer alan Karaçaylar, bu cumhuriyetin yıkılmasından sonra da 1921'e kadar direnişi sürdürdüler. 1922 Şubatında en seçkin süvari birlikleriyle Karaçaylara saldıran Kızılordu, bölgeyi işgal etti ve 3 ay içerisinde Karaçayların bütün ileri gelenleri ile subaylarını kurşuna dizdi.

            Bolşeviklerin SSCB'de hakimiyet sağlamasıyla, bölge kabile esasına göre parçalandı, Balkarlar. Kabardey-Balkar bölgesine; Karaçaylar ise Karaçay-Çerkez bölgesine bağlandı Bölge yönetimine getirilen Rus yöneticiler, 1918-1920 arasında Bolşeviklere karsı savaşan Karaçayları gerici, milliyetçi ve pantûrkist diye suçlayarak, imhaya girişliler. 1926'da Karaçay'ın 34 seçkin din adamı tutuklandı. 1928'de Karaçay'ın ileri gelenleri 'burjuva milliyetçi' suçlamasıyla yerlerinden atıldı. 1928 sonunda özerk Bölge yönetiminde Karaçay kökenli hiç kimse kalmamıştı.

Karaçaylar, ikinci Dünya Savaşı sırasında Almanlarla işbirliği yaptıkları iddiasıyla, diğer Kafkas milletleri gibi Orta Asya'ya sürüldüler. 1957'de yurtlarına dönmelerine izin verilen Karaçaylar. Karaçay-Çerkez Muhtar Bölgesi'ne yerleştirildiler. Ancak bu sürgün ve göç sırasında Karaçay nüfusunun önemli bölümü kaybedildi.

    Yeraltı kaynakları içinde kömür, çinko, bakır ve mermer önemlidir.. Nüfusun önemli bölümü tarıma müsait düzlüklerde yaşar.  Başlıca tarım ürünleri hububat, seker pancarı, mısır, ayçiçeği ve patatestir. Hayvancılığın da geliştiği ülkede en fazla koyun ve sığı r besi en ir. Ayrıca at yetiştiriciliği de önem taşır.

Tarım

 

(s.95) Tarım kültürü eski dönemlerden beri Malkar ve Karaçaylıların atalarına özgüdür. Bunun kanıtı da Karaçay'da arkeolojik kazılarda tespit edilen buluntular arasında Kimmer çağına ait bakır ve tunç oraklar, Bulgar ve Alanların yerleşim yerlerinde bulunan pulluklar, Çerek, Çegem, Baksan, Kuban ve Zelençuk nehirleri ağzında, dağ yamaçlarında geniş teras halinde, orta çağ çiftçilerine ait eskiden işlenen tarlalarıdır.

Tarım alanların kıtlığı nedeniyle, Karaçay ve Malkarlıların ekonomilerinin baş geçim kaynağı olmamıştır. Ama buna rağmen Karaçay ve Malkar'da her toprak parçası işlenmiştir ve bunu yapmak için büyük zahmetlerle sulama kanalları yapılmıştır. Elde ettikleri tahıl ürünleri çoğu zaman kendilerine yetmemiştir. Bunun için komşu halklardan takviye yapmak zorunda kalmışlardır. Yağ, süt, et, peynir, deri, post, kürk vs. gibi hayvansal ürünler ile değiş tokuş yaparak komşu halklardan hububat satın almışlardır.

Çiftçilik faaliyeti, Karaçay ve Malkarlıların kültüründe derin iz bırakmıştır. Buna örnek olarak  tarımla ilgili oyun ve bayramlarını gösterebiliriz; Saban-toy, Erirey, Saban-koş vs. Saban-toy bayramında, Malkarlılar yedi farklı hububattan oluşan "geje" adı verilen kalın lapa pişirirler, “suv oyun” (su oyunu) düzenlerlerdi.

Bahçecilik ve bağcılık faaliyeti, Karaçay ve Malkar'da ancak XVII. Yüzyıl sonlarında ve XVIII. Yüzyıl başlarında gelişmeye başlamıştır.

 

Hayvancılık

 

Karaçay ve Malkarlıların en birinci ekonomi faaliyeti hayvancılık olmuştur. Arkeolojik kazılarda bulunan kemiklere göre, eski dönemlerden beri Karaçay Malkarlıların; koyun, koç, domuz, keçi, boğa, inek, at vs. sürüleri vardı. İslam dini kabul edildikten sonra domuz yetiştiriciliği bırakılmıştır.

Malkar ve Karaçay’da yapılan arkeolojik araştırmalarda, orta çağlara ait yerleşim (s.96) yerlerinin yakınlarında 1500 koyun sığabilecek ağıllar bulunmuştur. Buluntular arasında koyun kırkma makasları, keçe kalıntıları, deri çizmeler tespit edilmiştir. Günlük ev işlerinde ve geleneksel mutfaklarında et ve süt ürünlerine ne kadar önem verildiğini düşünürsek, Karaçay Malkar ekonomisinde hayvancılığın çok önemli olduğunu anlarız.

Karaçay ve Malkarlıların gelişmiş hayvancılık faaliyeti, onların kültür ve folkloruna da yansımıştır. Sözgelimi, küçükbaş hayvanların “Aymuş” adında bir koruyucu tanrısı vardı. Yavru kuzulardan ilki, yavru sayısının çok olması için kurban edilirdi. Kurban edilen kuzuya "tölü başı" (ilk döl) denilmiştir. Koçların kürek kemikleriyle fal bakılarak, toplumla ilgili gelecekte olacakları kestirmeye çalışıyorlardı. Bu falcılık yöntemi, Karaçay Malkarlılarda, M.Ö. XIV. Yüzyıldan beri, yani "Koban kültürü" döneminden beri vardır. Bu dönem, Karaçay Malkar kültüründe derin izler bırakmıştır.

XVII-XVIII. yüzyıl gezginlerin birçoğu, “Malkar ve Karaçaylıların baş uğraşları koyun yetiştirmektir” demişlerdir. Bilim adamı J. Klaprot şöyle yazmıştır; “Kışın, Malkarlılar sürülerini Kabardey’deki meralara götürüyorlar. Birçok koyun, eşek, katır ve at yetiştiriyorlar. Atları büyük değil ama dağlarda gezmek için  çok güçlü ve çok çeviktirler.” İ. Gildenştedt'in, Pallas'ın, ve diğerlerinin anlattıklarına göre Malkarlar bu kışın kullandıkları meralar için her sene Kabardeylere her aileden birer tane koyun olmak üzere kira ödüyorlarmış. Bu olguyu şu sözcüklerle açıklıyor, “Ürünleri bol ve otlakları zengin olduğu senelerde ise hayvanları  kışın  yanlarında tutuyorlar ve Kabardeylere gitmezler. Öte yandan, Kabardeylerin kendi topraklarına da gelmelerine izin vermezler. Bu da sık sık sürtüşmelere neden olur.”

Karaçay ve Malkarlıların en önemli işlerinden biri de hayvanlara ot biçip stok yapmak ve diğer yemlerini tedarik etmek olmuştur. Bunu etnografik veriler, tarihi ve folklor malzemeleri gösteriyor. Ot biçmeden önce her zaman törenler düzenlenmiş, ziyafetler verilmiş, eğlenceler tertip edilmiş, kurbanlar kesilmiştir.

M.Ö. III. bin’de Kafkasya'da koyuncu göçebelerin yerleşimleri ile burada yeni ekonomi şekli yayla hayvancılığı ortaya çıkmıştır. Hayvan sürüleri yazın “caylık”lara (yaylak), kışın da “kışlık”lara (kışlak) götürülmüştür.

Anlaşıldığı üzere eskiden, kümes hayvanlarının beslenmesi de ekonomilerine katkı sağlıyordu. Bunu orta çağlardan kalma, Malkar ve Karaçay yerleşim yerlerinde bulunan eski yumurta kabukları kanıtlıyor.

Hayvancılık, Karaçay Malkarlıların temel zenginlik kaynağı olmuştur. Çünkü, hayvancılık işinden temel gıda ürünleri ve giysi hammaddesi elde ediliyordu. İstatistik verilere göre 1886-1887 yıllarında bu bölgeler Kuzey Kafkasya'nın en zengin bölgeleri olmuşlardır. Komşu milletlerin zenginliği ve refahlığı bunlarla kıyaslanarak tespit edilmiştir. Mesela Malkar'da 1866 yılında atların sayısı 3.289, eşeklerin sayısı 1.424, büyükbaş hayvanlar 15.747, koyunlar 118.273 olmuştur. Yüzyıl başında ise bunların sayısı iyice artmıştır. Böylece sadece Baksan boğazında: büyükbaş hayvanların sayısı 10.775, koyunların sayısı 62.012 olmuştur. Ortalama her aileye 25 büyükbaş, 144 koyun düşmüştür. Çegem vadisinde bu rakamlar orantılı olarak 14.780 ve 65.432; yani 27.7 ve 100.3 aile başına. Holam vadisinde; 6.919 ve 23.407 yani 23.9 ve 80.7 aile başına. Bızıngı vadisinde 4.150 ve 15.648 yani 20.5 ve 77.5 aile başına. Malkar vadisinde 9.941 ve 57.286  yani 14 ve 82 aile başına.

Malkar'da incelediğimiz dönemin sonunda büyükbaş hayvanların sayısı 46.558, koyunların sayısı 23.788 idi. Bunların içinde en zengin olanlı Çegem  sakinleri idi. Kuzey Kafkasya'nın dağlık bölgelerinin ziraat sorunlarını araştıran “Abramovsk Komisyonu”nun" düzenlediği  raporda Malkar'ın hayvancılık zenginliği, Terek bölgesinin diğer kısımları ile kıyaslanmıştır. Bu karşılaştırmaya göre Malkarlıların büyükbaş hayvanlarının sayısı Groznıy bölgesinden 1,7 kat, Vladikavkaz bölgesinden 3,4 kat, Hasavyurt bölgesinden 1,9 kat, Kabardey bölgesinden 1,3 kat fazlaydı. Koyun sayısı orantılı olarak sırayla 8.3, 6.6, 3.3, 3.5 kat fazlaydı. 1913 yılında adam başına 130 tane hayvan düşüyordu. XIX. Yüzyılın sonunda Karaçay'da hayvanların toplam sayısı 700 bin idi.

 

Avcılık

 

Karaçay Malkar'da hayvancılık faaliyetinin zenginliği ve çeşitliliği, avcılığın gelişmesine de yardımcı olmuştur. Avcılık ürünleri, Karaçay Malkar ekonomisine büyük destek oluşturmuştur. Arkeolojik buluntular avcılık objeleri olarak ayı, kurt, tilki, tavşan, geyik, yaban domuzu, dağ keçisi vs.nin oluşturduklarını göstermiştir.

İyi bir avcı toplumda her zaman itibarlı idi. Böyle avcılarla ilgili şarkılar da oluşturulmuştur. Bu da, Karaçay Malkarlılarda avcılığın milli ekonomilerinde önemli bir yer işgal ettiğini göstermektedir. Buna bir örnek olarak, av hayvanlarının koruyucusu ve avcılık tanrısı “Apsatı”ya büyük hürmet göstermeleridir.

Karaçay ve Malkarlılar taş ve çeşitli malzemelerden Apsatı’nın tasvirlerini yapmışlardır. Bu tasvirlerden bir tanesi; 4 metre boyunda, taştan yapılmış, vahşi hayvan şekli olup, 1959 yılında arkeologlar tarafından Çegem vadisinde bulunmuştur. Günümüzde bu tasvirin parçaları Nalçik şehrindeki bölge müzesinde saklanmaktadır.

Ava çıkmadan önce, Malkar ve Karaçaylılar, Apsatı'ya kurban sunmuşlardır, ona bir tane ok yada kurşun bırakmışlardır. Avcılık iyi geçtiği takdirde de av etinden bir parçayı ona ayırmışlardır.

 

Ev İşleri ve Ticaret

 

Yukarıda anlatılan faaliyetler gibi ev işleri ve ticaret, Karaçay Malkarlıların ekonomi hayatında önemli bir role sahip olmuştur. Burası yüksek dağlık bölgeler olduğu için madencilik işi iyi gelişmiştir. Malkar ve Karaçaylıların ataları ve daha sonra torunları da madeni elde etmeyi ve onu işlemeyi öğrenmişlerdir. (s.99) Bunu arkeolojik kazılarda bulunan bakır, tunç,  demir, kurşun, gümüş, altın eşyalar gösteriyor. Bunu kanıtlayan başka bir olguysa Kart-Curt, Ogarı Çegem, Ogarı Malkar, Ogarı Baksan vs. köylerinin yanında bulunan eski bakır, demir, kurşun ve gümüş ocakları kanıtlıyor. Kaşağı, testere, rende vs. aletleri de demir işleme sanatının gelişmiş olduğunun bir kanıtıdır.

J. Klaprot notlarında şöyle diyor; “Dağlar onlara güherçile ve kükürt sağlıyor. Onların hazırladıkları barut, küçük taneli ve güçlüdür.”

Çeşitli süsler; küpeler, yüzükler, kolyeler, bayan başlıklarına takılan benzersiz takılar, bütün bunlar Malkar ve Karaçaylılar’da kuyumculuk ustalığının da yüksek seviyede olduğunu gösteriyor.

Çok sayıdaki kuleler, mezar taşı, ve taş işçiliğinin ve inşaat ustalığının yüksek düzeyde olduğunu gösteriyor. Karaçay ve Malkar'da inşaat işinin ayrı bir meslek dalı şeklinde geliştiğini söyleyebiliriz.

Hiç şüphesiz, ayrı bir meslek dalı, keçe yapma ve işleme zanaatı olmuştur. Keçeden yapılan eşyalar arasında; keçe halıları, çeşitli keçe ürünleri, şapkalar, yamçılar, kepenekler vs. olmuştur. Bilim adamı İ. Gildenstedt'ın söylediğine göre, Malkarlılar gereksinim duydukları şeyleri; yün, ev yapımı kalın kumaşlar, keçeler, tilki ve zerdeva kürkleri vs. ile mübadele ederek sağlıyorlardı.

E. Kempfer, "XIV-XVIII. Yüzyıllarda Karaçay Malkarlılarda ticaret genelde mübadele şeklinde  olmuştur” diye yazmıştır. De La Motre ise, “Bu ülkede parayı o kadar az biliyorlar ki, alış-veriş sadece mübadele şeklinde gerçekleşiyor” demiştir. O dönemde paranın tedavülde olmadığını arkeolojik kazılar da gösteriyor. Mesela XVIII. Yüzyılda Malkar'da maden paralar hala süs olarak kullanılmıştır ve zengin ailelerin kızları gerdanlıkla beraber boyunlarına asmışlardır.

XIX. yüzyılda Karaçay Malkarlılar her hafta Oni ve Raçi pazarlarına birçok ev yapımı eşya götürmüşlerdir. Bunların arasında; keçe halıları, kumaşlar, kepenekler, peynirler, süt ve et ürünleri vardı. Ticaretin geniş biçimde gerçekleştiğini Taşlı-Tala köyünün yanında yapılan kazılarda bulunan Türk maden paraları, Ogarı Malkar, Ogarı Çegem, Bıllım vs. köylerinin yakınlarında bulunan Arap maden paraları kanıtlıyor.

Değerli taşlardan yapılan eşyaların çok sayıda bulunması ticari faaliyetlerinin geliştiğini gösteriyor. Karaçay toprakları üzerinden Harezm ile Bizans arasında kurulan büyük İpek yolu geçmiştir. Bu da ticaretin gelişmesinde itici güçlerden birini oluşturmuştur. Cenovalı tüccarlar Karaçay ülkesinde geniş ve etkin ticari faaliyet göstermişlerdir.

XIX. yüzyıl yazarlarının anlattıklarına göre Malkar ve Karaçaylılar kendi kumaşlarını Kafkasya pazarına ve diğer bölgelere götürerek büyük kazançlar sağlamışlardır. Mesela Çegemlilerin yılda 114.500 arşın,  Baksanlılar 108.500 arşın, Ogarı Malkarlılar 100.000 arşın, Holamlılar 41.000 arşın kumaş üretmiştir. Yani her aileye yaklaşık 170 arşın kumaş düşmektedir. Yazarlara göre eğer bu kumaşlar 50 kopekten (kuruş) satılsalar bile Malkarlıların elde ettikleri toplam tutar 195.000 rubleden fazla olacaktı. Eğer kumaştan gelen gelirin üzerine diğer mallardan gelen gelir eklenirse o zaman toplam tutarı daha da fazla olacağı açıktır. Bu tutara yamçı, kepenek, başlık, et ve süt ürünlerinin gelirlerinin eklenmesi gerekiyor. Mesela üç Karaçay köyünden 1878 yılında 16.075 Yamçı ve 3.470 adet kumaş rulosu çıkarılmıştır.

Karaçaylıların ürettikleri yeni koyun cinsi, eti ve yünü ile büyük ün kazanmıştır. Bu koyun cinsi birçok kez XIX. Yüzyılda Londra, Moskova, Novgorod ve Varşova fuarlarında altın madalya ve çeşitli ödüller kazanmıştır.

Malkar ve Karaçaylıların eski ekonomileri genel olarak yukarıda anlattığımız gibidir.

 

Karaçay Malkarlıların Yerleşimleri ve Konutları

 

 

 

KART-CURT KÖYÜNDE YAKLAŞIK YÜZ YILLIK BİR KARAÇAY EVİ

 

 

Malkar ve Karaçay toprakları aşağı yukarı Merkezi Kafkasya'nın aralıksız sıradağları üzerindedir. Bu yüzden bunların yerleşim yerleri dağlıktır. Bir kısmı, yüksek dağlık bölgelerde, dağ yamaçlarında ve dağ platolarının üstünde, bir kısmı da düzlüklerde ve yüksek vadilerinde yaşıyorlardı. Erken yerleşimler tek soylu yerleşim karakteri taşımışlar ve çeşitli savunma kuleleri ve surlarla çevrilmişlerdir.

 

İyi yerleşim planı hazırlanması için şartların namüsait olmasına rağmen, XIV-XVII. Yüzyıla ait Malkar ve Karaçay yerleşimlerinde ara sokakların ve kaldırımların yapıldığını arkeologlar tespit etmişlerdir.

Dağlık ortamda Malkar ve Karaçay için konutların yapımında temel inşaat malzemesi taş olmuştur. Fakat, Karaçay'da taş konutların yanında tomruklardan yapılan orijinal ahşap konutlar da vardır.

El-Curt köyünde yapılan kazılarda bulunan yanmış tomruk kalıntıları ve XVII-XVIII. Yüzyıl gezginlerinin bildirdiklerine göre ağaç evler Karaçaylılara has olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu tür konutların yayılmasının doğu sınırı Baksan vadisi Burada da taş ve ağaç konutlarına rastlanabiliyor.

Malkar'ın bütün vadilerinde, Merkezi Kafkasya'nın diğer milletlerinde olduğu gibi, evleri taşlardan yapılmıştır.

XVII. yüzyıla ait Malkar konutların mimari özellikleri ve detayları, mesela Bulungu köyünde Tamuk Kuliy'in evinde, Ogarı Çegem'de (El-tübü) Hacimurat Kuliy'in evinde, Künlüm köyünde Bulla Zabak'ın evinde, Ogarı Malkar'da Musabiy Malkar'ın evinde v.s. görüldüğü gibi dünyaca bilinen ve Malkar konutlarından 3000 yıl önce yapılan Miken, Mısır ve Beni-Hasan'daki Hnemhotepa mezarlık anıtlarının mimari detaylarının aşağı yukarı ayn

ısıdır. Mimarların yazdıklarına göre, “Malkar milli mimarisini detaylarının incelenmesi, mimari ve inşaat kültürünün reel olarak nasıl doğup filizlendiğini saptamaya yardımcı oluyor. Üstelik bu filizler arkeolojik dal olarak değil meskun evlerin kullanılan elemanları olarak ortaya çıkıyorlar. Bu da mimari ve inşaat kültürü hakkında açıkça yargıya varılmasına yardımcı oluyor.”


 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol